"-Hayır hayır, sen onlar için özgürlüğü simgeliyorsun
*Özgürlüğün nesi var? zaten istenilen bu.
-Özgürlükten söz etmekle özgür olmak ayrı şeyler. Her şeyin pazarda alınıp satıldığı bir ortamda özgür olmak çok zor. Onlara özgür olmadıklarını söyleme! Yoksa özgür olduklarını ispat etmek için böyle konuşanları öldürmeye, sakatlamaya başlarlar. Sana, sabahtan akşama kadar bireyin özgürlüğünün önemini anlatırlar. Sonra özgür birisini gördüklerinde korkarlar. Onun için tehlikeliler."
Easy Rider'dan.
Aklıma ne gelirse yazıp çizeceğim, arada birşeylere sayıp sövüp, bazen birşeyler paylaşacağım garip bir zımbırtı. Asla bir günlük değil.
1 Aralık 2013 Pazar
20 Kasım 2013 Çarşamba
"Yeryüzünde canlı kalmanın bir bakıma suç işlemeden olamayacağını bilmeyen, kendilerini suçsuz sanan insanlardan çekiniyor, utanıyordu."
Anayurt Oteli, Sf.123
"Ayaklarıyla masayı itip aşağıya yuvarladı; bir boşluğa düşerken durdu. Gözleri, ağzı açık, bacakları gerilerek, çırpınarak sallanırken kollarını kaldırıp başının üstünden ipi tutmaya uğraştı. Ne oldu? Yapmayı unuttuğu bir şey mi anımsadı birden? Ya da yeryüzünde tek gerçek değerin kendisine verilmiş bu olağanüstü yaşam armağanını korumak, her şeye karşın sağ kalmak, direnmek olduğunu mu anladı giderayak? Yoksa bilinçsiz canlı etin ölüme kendiliğinden bir tepkisi miydi bu?"
Anayurt Oteli, Sf. 140
Cehenneme Övgü'den Alıntılar
"Sessizlik, duyularla algılananların tümünün doruk noktasıdır. Söylenen sözcük, sessizliğe yapılmış bir müdahale, bütünlüğe yapılmış bir tecavüzdür.
Sözcükler toplam deneyimimizin küçücük bir bölümünü bulandırır, farklılaştırır, sınıflandırır ve en sonunda onu yeni baştan düzenler. Bu, durgun suya bir taş atıp oluşan halkalar yüzünden suyu eskisi kadar açık seçik görememeye benzer. Bu bağlamda sözcük, taşın kendisidir"
Sözcükler toplam deneyimimizin küçücük bir bölümünü bulandırır, farklılaştırır, sınıflandırır ve en sonunda onu yeni baştan düzenler. Bu, durgun suya bir taş atıp oluşan halkalar yüzünden suyu eskisi kadar açık seçik görememeye benzer. Bu bağlamda sözcük, taşın kendisidir"
Cehenneme Övgü, Sf. 39
"Yazmak, kaydetmek ve yazdıklarımız üzerine düşünmek önemli. Bilgi ve haber selinin tutsaklığından ancak kendi haber ve düşüncelerimizi yazmakla, paylaşmakla kurtulabiliriz."
Cehenneme Övgü, Sf. 95
"Evlenmek üzere anlaşan gençler birbirlerine öyle şeyler vaat ederler ki, bunlar bağlanma ruhunu olumsuzlar, inkar eder. Evlilik yemini, sevginin doğrulanmasından çok, özgürlükten feragat edilmesi anlamına gelir. Karşılıklı ödevler konusunda bir anlaşmadır bu ve aşka eşlik eden özveriye hepten ters düşer.
İnsan, arkadaş ya da sevgili olma konusunda nasıl anlaşmaya varabilir? Bu gibi şeyler kendiliğinden olur. Arkadaş ya da sevgili oluruz. Ama bir kez olduk mu da, aramızda bir bağ kurmuş, yazılı olmayan iki kopyalı bir sözleşme yapmışız demektir. Ne var ki iki kopya da , çekici bir dille de olsa farklı dillerde farklı şeyler söyler."
Cehenneme Övgü, Sf. 179
"Çocuklar hayata ana babalarını severek başlar, zamanla onları eleştirir ve nadiren affederler."
Oscar Wilde
"Çocukla aramızda totaliter bir bağ oluşur. Çünkü çocuktan da bizi sevmesini bekleri, ona bizi sevmesi gerektiğini öğretiriz. Çocuk, bizim YALAN'ımızı bilmemenin masumiyeti içinde, gerçekten de bizi sever tabii. Ama çocuğun gerçeği ilk keşfedişi belki de sevgi yalanını keşfedişidir. Aynı zamanda masumiyetin sonudur bu."
Cehenneme Övgü, Sf. 245
"Bir kişiliğe sahip olabilmek için kişinin aynı zamanda bir hiç olması gerekir. Kişinin kendini bilmesi için, hiçbir şey bilmemesi gerekir. Uykusuzlar dünyayı sürekli ve hemen bilirler, hiç boş vakitleri, kişilik için hiç boş alanları yoktur. Hiç rüyaları olmadığı için hiç hikaye anlatmazlar ve lisanı kullanmazlar. Lisanları olmadığından yalanları da yoktur. Böylece gelecekleri de bulunmaz. Burada, şimdi ve son derece bağlantılı yaşarlar. Saf bir gerçeklik içinde yaşarlar. Ama hakikati yaşayamazlar çünkü hakikate olan yol yalanlardan ve rüyalardan geçer."
Uçuştan Uçuşa, Sf.138
27 Ekim 2013 Pazar
"Her zaman sarhoş olmalı. Her şey bunda: Tek sorun bu. Omuzlarınızı ezen, sizi toprağa doğru çeken zaman'in korkunç ağırlığını duymamak için, durmamacasına sarhoş olmalısınız.
Ama neyle? Şarapla, şiirle, ya da erdemle, nasıl isterseniz. ama sarhoş olun.
Ve bazı bazı, bir sarayın basamakları, bir hendeğin yeşil otları üzerinde, odanızın donuk yalnızlığı içinde, sarhoşluğunuz azalmış ya da büsbütün geçmiş bir durumda uyanırsanız, sorun, yele, dalgaya, yıldıza, kuşa, saate sorun, her kaçan şeye, inleyen, yuvarlanan, şakıyan, konuşan her şeye sorun, "saat kaç" deyin; yel, dalga, yıldız, kuş, saat hemen verecektir karşılığını: "Sarhoş olma saatidir. zamanın inim inim inletilen köleleri olmamak için sarhoş olun durmamacasına! Şarapla, şiirle, ya da erdemle, nasıl isterseniz."
Baudelaire, Paris Sıkıntısı, Sf.85
"Cehenneme Övgü"de Gündüz Vassaf alıntılamış, tekrar paylaşmak istedim.
Ama neyle? Şarapla, şiirle, ya da erdemle, nasıl isterseniz. ama sarhoş olun.
Ve bazı bazı, bir sarayın basamakları, bir hendeğin yeşil otları üzerinde, odanızın donuk yalnızlığı içinde, sarhoşluğunuz azalmış ya da büsbütün geçmiş bir durumda uyanırsanız, sorun, yele, dalgaya, yıldıza, kuşa, saate sorun, her kaçan şeye, inleyen, yuvarlanan, şakıyan, konuşan her şeye sorun, "saat kaç" deyin; yel, dalga, yıldız, kuş, saat hemen verecektir karşılığını: "Sarhoş olma saatidir. zamanın inim inim inletilen köleleri olmamak için sarhoş olun durmamacasına! Şarapla, şiirle, ya da erdemle, nasıl isterseniz."
Baudelaire, Paris Sıkıntısı, Sf.85
"Cehenneme Övgü"de Gündüz Vassaf alıntılamış, tekrar paylaşmak istedim.
12 Ekim 2013 Cumartesi
Sıklıkla bir hiç olduğumu hissederim, en azından gelip geçmiş milyarlar içerisinde ne kadar önemsiz bir ayrıntı, hiçliğe yakın olduğumu tahayyül etmişimdir. Fakat bu durumun, nacizane yarattığım karakterin ayaklar altına alınıp rencide edilmesi, aşağılanması, yok edilmesi yoluyla benimsetilmesi çok daha ağır bir tecrübeymiş. Hiç olduğunu hissediyorsan eğer, maddi varlık çok büyük bir yüktür, olmamasını dileyeceğin bir yük. Hatırlatır sana, bilincinin yerinde olduğu her saniye. Aksine de, olmasını istemediğin her zaman yerindedir bilincin. Kıvranmanı izlemekten hoşlanıyormuş gibi izler seni sürekli. Görmezsin ama bilirsin bıyık altından gülümser halde uzaktan seni izlediğini. Atlas'ın yükü gibi, biteceği konusunda hiçbir ümit yoktur, saklanamayacağını, kaçamayacağını da adın gibi bilirsin. Tüm sinir uçlarını her daim uyaran, her bir hücreni sarsan sürekli bir acı gibidir, öldürmeyecektir, bilirsin. O acı belki biter, fakat varlığı olmadan tek bir nefes bile alamayacağın bir parçan olur artık,sen olursun, dönüşürsün.
28 Eylül 2013 Cumartesi
2 Temmuz 2013 Salı
18 Mayıs 2013 Cumartesi
10 Mayıs 2013 Cuma
http://www.dizi-mag.com/unsere-muetter-unsere-vaeter
İzlediğim en başarılı 2. dünya savaşı dizisi olabilir.
7 Mayıs 2013 Salı
Limbo
Ufak boyut ve gereksinimleri olan fakat oldukça yaratıcı ve etkileyici görselleri ile oldukça keyifli bir oyun.
26 Nisan 2013 Cuma
17 Nisan 2013 Çarşamba
Şu aralar müthiş bir boşluk (cidden, tamamen!) içerisinde olduğumdan ötürü kendimi genelde araziye (sürüngen, kuş, memeli vs.) versem de oyunlara, dizilere ve kitaplara da ayıracak oldukça fazla vaktim oluyor. Zaman geçmek bilmiyor fakat bir yandan da su gibi akıyor, garip. Her neyse, müzikten bahsedecektim aslında, şu ara oynadığım Fifa 13 çok tatlı bir müzik listesine sahip, kapatasım ya da oynayasım gelmiyor durup dinliyorum neredeyse öyle.
Astro adında şilili bir grubun şarkısı özellikle takıldı dilime, youtube'da arattığımda ise klibi şarkının kendisinden daha garip ama sevdim ben :)
Bir başka hoş parça da Django Django adlı İngiliz gruba ait:
Synthleri ve yine girişindeki 80ler havasıyla St. Lucia - September
Kitten - G#
Zemaria - Past 2
Öyle işte. Şimdilik bu kadar.
Astro adında şilili bir grubun şarkısı özellikle takıldı dilime, youtube'da arattığımda ise klibi şarkının kendisinden daha garip ama sevdim ben :)
Bir başka hoş parça da Django Django adlı İngiliz gruba ait:
Synthleri ve yine girişindeki 80ler havasıyla St. Lucia - September
Kitten - G#
Zemaria - Past 2
Öyle işte. Şimdilik bu kadar.
9 Nisan 2013 Salı
31 Mart 2013 Pazar
13 Mart 2013 Çarşamba
26 Şubat 2013 Salı
18 Şubat 2013 Pazartesi
6 Ocak 2013 Pazar
" Ona rastladığım zaman, sonunda yaşamı ele geçirdiğimi sandım... Oysa yaşamı bütünüyle yitirdim. Tutunacak bir şey bulmak için elimi uzattım, ama hiçbir şey bulamadım. Öte yandan, tutunacak birşey bulmak için uzanırken, birşeyleri yakalamaya çalışırken, havada öylece, kupkuru asılı kalmış bir durumdayken, hiç de aramadığım bir şey buldum: Kendimi. "
Henry Miller, Oğlak Dönencesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)