27 Ekim 2013 Pazar

"Her zaman sarhoş olmalı. Her şey bunda: Tek sorun bu. Omuzlarınızı ezen, sizi toprağa doğru çeken zaman'in korkunç ağırlığını duymamak için, durmamacasına sarhoş olmalısınız.

Ama neyle? Şarapla, şiirle, ya da erdemle, nasıl isterseniz. ama sarhoş olun.

Ve bazı bazı, bir sarayın basamakları, bir hendeğin yeşil otları üzerinde, odanızın donuk yalnızlığı içinde, sarhoşluğunuz azalmış ya da büsbütün geçmiş bir durumda uyanırsanız, sorun, yele, dalgaya, yıldıza, kuşa, saate sorun, her kaçan şeye, inleyen, yuvarlanan, şakıyan, konuşan her şeye sorun, "saat kaç" deyin; yel, dalga, yıldız, kuş, saat hemen verecektir karşılığını: "Sarhoş olma saatidir. zamanın inim inim inletilen köleleri olmamak için sarhoş olun durmamacasına! Şarapla, şiirle, ya da erdemle, nasıl isterseniz."

Baudelaire, Paris Sıkıntısı, Sf.85



"Cehenneme Övgü"de Gündüz Vassaf alıntılamış, tekrar paylaşmak istedim.

12 Ekim 2013 Cumartesi

Sıklıkla bir hiç olduğumu hissederim, en azından gelip geçmiş milyarlar içerisinde ne kadar önemsiz bir ayrıntı, hiçliğe yakın olduğumu tahayyül etmişimdir. Fakat bu durumun, nacizane yarattığım karakterin ayaklar altına alınıp rencide edilmesi, aşağılanması, yok edilmesi yoluyla benimsetilmesi çok daha ağır bir tecrübeymiş. Hiç olduğunu hissediyorsan eğer, maddi varlık çok büyük bir yüktür, olmamasını dileyeceğin bir yük. Hatırlatır sana, bilincinin yerinde olduğu her saniye. Aksine de, olmasını istemediğin her zaman yerindedir bilincin. Kıvranmanı izlemekten hoşlanıyormuş gibi izler seni sürekli. Görmezsin ama bilirsin bıyık altından gülümser halde uzaktan seni izlediğini. Atlas'ın yükü gibi, biteceği konusunda hiçbir ümit yoktur, saklanamayacağını, kaçamayacağını da adın gibi bilirsin. Tüm sinir uçlarını her daim uyaran, her bir hücreni sarsan sürekli bir acı gibidir, öldürmeyecektir, bilirsin. O acı belki biter, fakat varlığı olmadan tek bir nefes bile alamayacağın bir parçan olur artık,sen olursun, dönüşürsün.